“Topluma Tümüyle Etik Bir Konumdan Hizmet Eden Bir Mimari Pratiğe Meraklıyız”

"Takip Ettiklerimiz" söyleşi serisine, Şubat 2015'ten bu yana "ünsüz", "saklı" mimari eserleri paylaşan "Hidden Architecture" bloğu ve sosyal medya hesaplarıyla devam ediyoruz.

Hidden Architecture, Alberto Martínez García ve Héctor Rivera Bajo tarafından 2015’te oluşturulan bir örnek mimari araştırma & paylaşım bloğu. Blogtaki farklı sekmelerle mimarın adına, kronolojiye, lokasyona, tipolojiye göre, istenilen şekilde arama yapılabiliyor. Bloğun sosyal medyada en yaygın takip edildiği platform facebook hesabı. Diğer medya hesaplarına da blogları aracılığıyla erişebilirsiniz. Biz de Hidden Architecture’a “saklı” olana ilişkin aklımızdakileri soruları yönelttik.

Ekin Bozkurt: Manifestonuzda ticari stratejileri takip etmek yerine bir direniş göstermek istediğinizi belirtiyorsunuz. Ticari olmayan, saklı mimariyi nasıl tanımlıyorsunuz?

Hidden Architecture: Dünyadaki çoğu mimari üretimin mevcuttaki kurulu sisteme itaatkarlığı, son zamanlarda tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar dikkat çekiyor. Değişim değerine açıkça görülen bir öncelik veriliyor. Mimarlık doymak bilmez bir spekülasyona, içeriği boş bayağı karikatürlere indirgeniyor. Görsel klişelerin basitçe çoğalımı haline dönüşüyor. Biz ise aksine, disiplini farklı yönlerde geliştiren ve büyüten, aynı zamanda topluma tümüyle etik bir konumdan hizmet eden bir mimari pratiğe meraklıyız. Bu nedenle, “Hidden Architecture”ı farklı perspektifler ile tanımlıyoruz. Bir yandan, mimari veya tarihi niteliklerin bu doğrudanlığın ötesine geçtiği projeleri yayınlamaya çalışıyoruz. Bu uğraşlar sonucu ortaya çıkan mimarinin mutlaka bir direniş tavrı vardır ve çoğu zaman da marjinal, çevresel bir pozisyonda unutulmaya terk edilir. Öte yandan da, tarihin büyük mağluplarına: değişik nedenlerle resmi söylemlerden çıkarılarak unutulmaya yüz tutmuş mimarlara görünürlük kazandırmaya dair özel bir ilgimiz var. Evrimini sadece projelerden alıntılar yaparak analiz eden paralel mimari ve kolektif hafızadan kaybolan mimarinin soy ağacı hakkında yapılan spekülasyonda romantik bir bileşen mevcut. Herhangi bir anda, sayfamızda yayımlamış olduğumuz çalışmalardan başlayarak, kendimizi bu soy ağacı hakkında küresel bir perspektiften yazarken bulabiliriz.

“Saklı bir mimarinin” yayımlanmaya değer olup olmadığına nasıl karar veriyorsunuz? Bu karar verme/filtreleme süreci yalnızca keyfi ve kişisel tercihlere mi dayanıyor, yoksa herhangi bir gizli ve/veya kasıtlı bir amacınız mı var?

Yayımladığımız projelerin çoğu, temeli net, ancak sınırları bulanık ve birbiriyle çakışık dört farklı kategoride gruplanabilir:

  • Batılı ülkelerde unutulmuş modernite.
  • Periferik topraklarda modernite.
  • Sanayi devriminden önce vernaküler mimari.
  • İlk eserler, genellikle de çağdaş mimarların başarısız deneyimleri.

Ancak, çalışmalarımızda dogmatik karakterizasyondan kaçınmaya çalışıyoruz. Stil, dönem ve göstergesel hususlar üzerinden mimariyi takdir etmek için ön yargılardan kurtulmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz . Sadece iyi mimarinin olduğuna eminiz, çünkü kötü olanlar bu şekilde bir sınıflandırılmayı hak etmiyor. Bu sebepten ötürü, bu projeyi kademeli olarak kişisel sezgilerimizle, bir yandan hataları ve başarısızlıkları da temel alarak oluşturmaya çalışıyoruz. Editöryal kriterimiz her zaman bu direniş pozisyonu üzerinden kuruldu. Önceden belirlenmiş herhangi bir yaklaşımdan kaçınırız. Hiyerarşik bir yapı izlemek yerine, çalışmalarımızı rizomatik bir şekilde geliştirmeyi tercih ediyoruz.


Ben Ahmed Tribunal, Ben Ahmed, Morocco. 1958, Mimar: Jean-François Zevaco

Bloğunuzda oldukça başarılı bir arşiv yarattığınızı düşünüyorum. “Kronoloji”, “konum”, “mimarlar”, “tipoloji”, “haritalar” gibi kategorik tercihlerle aradığımız şeyi bulabiliyoruz ve ayrıca anahtar kelimeler olarak etiketler de mevcut. Bu net kategorileri yaratırken size ilham veren, sizi yönlendiren şey neydi?

“Kronoloji”, “yer” ve “tipoloji” kategorileriyle başladık çünkü bu kategorilerin neredeyse her bir perspektiften projeleri arşivlememize izin verebileceğini düşünüyorduk. Birkaç ay sonra, belirli bir projenin yerini net olarak belirtmek ve kullanıcıların projeyi ziyaret etme fırsatı bulmalarını sağlamak için “Haritalar” seçeneğini eklemeye karar verdik. Bu haritamızı oldukça net tutmaya çalışıyoruz ve konumundan tamamen emin olmadığımız hiçbir projeyi eklemiyoruz. “Mimarlar” kategorisi ise daha sonra, birkaç mimarın kariyerinin tamamını takip edip, projelerinin birkaçını yayımlamaya başladığımızda oluşturuldu. Eğer birisi belirli bir mimarla ilgileniyorsa, çalışmalarını daha derin bir şekilde incelemek böylece daha kolay. Bunun aksine, “etiketler” daha az tanımlanmış bölümlerdir. Etiketleri genellikle daha kişisel ilgi alanlarını veya projeleri işlevinin ötesine bağlayan mimari tanımları gruplandırmak için kullanıyoruz. Ne var ki, etiketler konusunda fazla katı değiliz ve bazen bir takım kavramlar birbirine girebiliyor. Bunu da bilinçli bir şekilde yapıyoruz, çünkü iki ayrı doğru sınıflamanın da ortaya çıkışını olumlu buluyoruz.

Saklı olanları nasıl buluyorsunuz ve blogunuzda paylaştığınız içeriği kategorilere nasıl ayırıyorsunuz? Araştırma rutininizi biraz özetler misiniz?

“Saklı projeler”i bulmak üzerine belirli bir yöntemimiz yok. Bu, genellikle fark edilmemiş mimarlara karşı gözümüzü açık tutmak üzerine bir antrenman. Hidden Architecture kendi aramızda bir oyun olarak başladı ve yavaş yavaş belirli bir çalışma şekli halini aldı: bağımsız, yaşadığımız şehirler (Madrid ve New York) arasındaki mesafe yavaşlamalara sebebiyet verse dahi bölünmeyen, sabit bir diyalog.

Dahası, Hidden Architecture enstrümantal bir editoryal proje. Biz mimariyi, kendi kendini tanımlayan belgeleriyle birlikte göstermekle ilgileniyoruz. Yayımlayacağımız projelerin, herhangi bir kimsenin ayrıntılı olarak inceleyebileceği ve anlayabileceği şekilde dökümante edilmiş olması bizim için önemli. Bu çok özel bir konu ve biz bir yandan diğerlerinin de rolünü oynuyoruz. Yayımladığımız projelerin çoğu geçmişte masalarımızda yer alan projeler. Kendi projelerimizi geliştirmeye çalışmış mimarlar olarak, geçmişte başkalarının yaratmış olduğu sorunları çözmek için kendi yayınlarımızı referans olarak kullanıyoruz. Amacımız mimarinin tadını çıkarmak ve başkalarının da bundan zevk almasını sağlamak.

Sonuç olarak, Hidden Architecture’ı kendi referanslarımızı aşan ve daha geniş kapsamlı bir ağa benzeyen bir proje haline getirmeye çalışıyoruz. Periferi kavramına oldukça inanıyoruz. Bu fikir üzerinde çalışmak ve bu saklı projelerin farklı kültürel geçmişlere bir cevap olmasını istiyoruz. Dergi içerisinde kendi küratöryel projelerini, bizim kendi kriterlerimizden bağımsız olarak yaratan bazı iş birlikçilerle de çalışmaya başladık. Bu, belirli yerlerin mimarlık tarihinin veya mimaride cinsiyet gibi siyasi konuların araştırılmasına olanak tanıyor. İş birliği yapan kişiler ile çalışmaya devam etmek istiyoruz, eğer ilgilenenler olursa, bizimle iletişime geçebilirler.

Favori mimari tipolojilerinizden ve paylaşımlarınız içerisinden bu kategoriye ait birkaç örnekten bahsedebilir misiniz?

Birini seçmek durumundaysak, bence kolektif konutlarla özel olarak ilgileniyoruz. Kent dokusunu inşa eden, kamusal ile özel arasındaki farklı geçişleri tanımlarken topluluk duygusunu yaratan ve kentsel mekanlar oluşturan ana tipoloji de budur.

Favori projelerimizden bazılarını da şöyle sıralayabiliriz

Etiketler

Bir yanıt yazın