Tüm Kamu Yapılarının Yarışma ile Yapılmasının Önemli Olduğunu Düşünmekteyim

Cemil Acar ile söyleşi...

Emine Merdim Yılmaz: Kısaca kendinizden sözedebilir misiniz?

Cemil Acar: 1974’te Batman’da doğdum. 1990’da İstanbul Kabataş Erkek Lisesi, 1991’de Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce Hazırlık Okulu, 1996’da Çukurova Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden, daha sonra Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Ana Bilim Dalı’ndan Yüksek Mimar Ünvanı alarak mezun oldum. 1996-98 yılları arasında özel sektörde birçok sayıda projenin mimari tasarım ve uygulamasında yer aldım. Bu süre zarfında çeşitli yarışmalara katıldım. 1998-2005 yılları arasında DHMİ Genel Müdürlüğü İnşaat Daire Başkanlığı’nda havaalanları için çeşitli projelerin hazırlanması ve yapım kontrollükleri yaptım. İstanbul Atatürk Dış Hatlar Terminali Büyütülme Projesi, Dalaman Havalimanı Dış Hatlar Terminali, Antalya Havalimanı 2. Dış Hatlar Terminali ve Mütemmimleri İşi, Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminal İşinde Proje Kontrollüğü, Yapım Kontrollüğü, Kontrol Şefliği görevlerinde bulundum. 2006 yılında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Havaalanları Daire Başkanı olarak atandım. Halen bu görevimi devam ettirmekteyim. Avrupa ülkelerindeki havaalanlarının standartlarını belirleyen GASR (Group of Aerodrome Safety Regulators)’da ülkemizi temsilen üye olarak çalışmaktayım. Uluslararası bir çok organizasyon, toplantı vb. etkinlikte aktif olarak bulundum.

EMY: Geçtiğimiz günlerde kurumunuz tarafından iki adet kitap yayınlandı. Bir tanesi aynı zamanda sizin de teziniz olan “Havaalanı Terminal Binalarında Yap İşlet Devret Modeli” diğeri ise “Havaalanı Terminal Binaları”. Bu iki kitabın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz?

CA: DHMİ Genel Müdürlüğü’nde çalışırken içinde aktif olarak bulunduğum ve peşi sıra yapımına başlanan uluslararası ölçekteki bu projelerdeki deneyimlerimizin akademik olarak incelenmesi düşüncesi ve bu konudaki Tuba Akar ve Alper Atilla arkadaşlarımın baskısı ile yüksek lisansa başladım. Yüksek lisans yapmak fikri tamamen havacılık ve mimarlığı bütünleştiren bir tez yapma isteği ile oluştu. Tüm aşamalarında saygıdeğer Doğan Tekeli üstadımızla çalışma fırsatı bulduğum Antalya Dış Hatlar Terminali’ni örnekleme olarak seçtim. Oldukça hızlı ve zevkli bir projelendirme ve yapım süreci yaşadığımız bu projenin en belirgin farkı daha önce 1. Dış Hatlar Terminali olarak benzeri yapılmış olmasaydı. Tekeli-Sisa Mimarlık ve ARUP tarafından hazırlanan master proje kapsamında yapılan 2. modül mimari olarak benzerlikleri içersede oldukça farklı sonuçlarla bitirildi. 1990’lı yılların teknolojisi ile inşa edilen 1. Dış Hatlar Terminali’nden çok farklı teknoloji ile yapımı gerçekleştiren 2. Dış Hatlar Terminali barındırdığı elektronik, mekanik unsurlarla da tamamen farklı bir proje oldu. Doğan hocamızım daha iyi bir projeye ulaşmak isteği ve idare olarak bizimde desteklerimizle oldukça farklı mekansal ve teknolojik bir yapı ortaya çıktı. Tüm bunların genel olarak yap-işlet-devret (YİD) olarak inşa edilen havaalanları terminal binalarındaki deneyimler ve bilgilerle birleşince ortaya havaalanları terminal binalarının YİD modeli ile yapımı adında bir tez ortaya çıktı. Tüm bu bilgi birikimi akademik çalışma haline gelmesinde büyük bir sabırla bana katlanan, konuyu dağıttığım her anda ciddiyetle bunu önleyen tez danışmanım Prof.Tanju Gültekin hocamın büyük katkısının olduğu tezim, havacılıkta basılı yayının oldukça az ve yetersiz olduğu düşüncesiyle sayın genel müdürümüz Dr.Ali Arıduru’nun isteğiyle SHGM yayınları kapsamında kitap olarak basıldı.

Diğer kitabımız “AIRchitecture-Major Airport Terminals in Turkey-Havaalanı Terminal Binaları” kitabının hikayesi ise biraz farklı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) olarak yoğun olarak katıldığımız yurtdışı toplantıları vesilesiyle birçok ülkenin havaalanlarını inceleme şansım oldu ve son 5 yıldır Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım başlattığı büyük hamle ile havacılık sektöründe ciddi bir büyüklüğü ulaşan ülkemizin, havaalanlarının da yine 5 yıldır peşpeşe modernize edilmesi ve uluslararası çapta terminallere sahip olmasıyla ülkemizin konumu önemli bir noktaya taşındı. Tüm bunların uluslararası camiada yeterince anlatımını sağlamak ve ülkemizin geldiği noktayı gözler önüne sermek amacıyla bir tanıtım kitabının oluşturma fikrini Sayın Genel Müdürümüz Dr.Ali Arıduru’ya açtığımda heyecanla karşıladığını gördüm. İlk anda terminallerin tanıtımı şeklinde düşünülen bu kitap kısa süre sonra havaalanları terminal binalarının tasarımı hakkında ülkemizde toplu bir kaynak olmadığı düşüncesi ve havaalanı bazında olan çalışmalarında sadece firmaların tanıtımına yönelik olması sebebiyle, yeni oluşturacağımız kitabın tamamen mimarlığa ve bu önemli eserleri ortaya çıkaran mimarların emeğini gösteren bir kitap olması fikrine dönüştü. Sevgili Emre Arolat ile Dalaman Dışhatlar Terminali yapımı sırasında bir sohbet esnasında kendisine söylediğim ve kendisinin de hoşuna giden “AIRchitecture” kelimesinin hayata geçirilmesi olarak gördüğüm havacılık mimarlığını etkin olarak tanıtmayı amaçlayan bu kitabın ortaya çıkmasında Doğan Tekeli üstadımız ve Dilgün hanım ile tüm Tekeli-Sisa Mimarlık ekibi; Sevgili Emre Arolat, Bünyamin Derman; başta Ercan Çoban hocam ve tüm ESSA grubu; Yakup Hazan, Ebru Kantaşı, TAV çalışanları; Çelebi-IC’den Genel Müdür Ferda Yakar, havaalanlarında çok özel resimler çeken Murat Öztürk, Ali Bekman’ın, mimari eleştiri dersinde yapılara eleştirel bakışı öğreten sevgili Pınar Dinç hocamın çok büyük katkılarıyla ortaya çıkan bu eserin Türk Sivil Havacılığını tüm dünyaya tanıtılmasına katkıda bulunacağını umuyorum.

EMY: Tezinizin önsözünde “Kamu çalışanlarını özel sektörün dinamizmini ve hızına ulaşarak bu projeleri gerçekleştirmesinin ayrı bir tez konusu olacak kadar incelemeye değer olduğu kanaatindeyim,” şeklinde bir cümleniz var. Hem kitapların hem de havaalanları binasının ortaya çıkış sürecinde ne gibi sıkıntılar yaşadınız, bahsedebilir misiniz?

CA: Çok büyük ölçekte ve zamanla yarışılan bir süreçte inşa edilen terminal binalarının yapımında kamu görevlisi olarak her aşamayı bu hıza ayak uydurarak kontrol etmek ve katkıda bulunmak oldukça emek gerektiren bir durum. İşin zorluğu yap-işlet-devret modelinin uygulanma biçiminden kaynaklanıyor. Çünkü verilen yapım süresi örneğin 24 ay ise ve yapımcı firma 8 ay önce bitirirse kazanılan bu süre işletme süresine dahil oluyor. Bunca büyük yatırımlar yapan ve ciddi kaynak harcayarak bu işe giren firmalarda doğal olarak erken bitirerek işletme sürecine başlamak ve para kazanmak istiyor doğal olarak. Yapımın kalitesinden ödün vermeden bu isteklerin gerçekleşmesini sağlamak idarenin başlıca görevi haline dönüşüyor. Bir yandan binlerce paftalık projelerin yapımla eşzamanlı ortaya çıkışı biryandan yüzlerce malzemenin seçimi bir yandan yüzlerce çalışanın organizasyonu beraberinde 24 saat çalışılan karmaşık, disiplenlerarası yönetimin çok önem kazandığı bir durum ortaya çıkarıyor. Diğer yandan Türkiye’nin tüm havaalanlarında devam eden diğer işlerin kontrollüğü ve tüm bunları yapan sınırlı sayıda mimar ve mühendis. Kamu çalışanlarının gösterdiği gösterdiği bu performans sanırım incelenmeye değer önemli bir husustur.

Ülkemizde Havacılık konusundaki basılı bilgi-yayın eksikliğini gidermek konusunda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü olarak SHGM Yayınları olarak proje başlattık bu kapsamda son 3 ay içerisinde 6 kitap yayınlandı. Havaalanları konusundaki bu kitapların hepsi sektör için oldukça önemli kaynak niteliğindedir. Bu yayınlar ülkemizde ilk defa yapılmaktadır.

Kitaplarımız:
1. Havaalanı Terminal Binalarında Yap İşlet Devret Modeli, SHGM Yayınları, Kasım 2007
2. AIRCHITECTURE-Major Airport Terminals in Turkey-Havaalanı Terminal Binaları, SHGM Yayınları, Ocak 2008
3. Maniaları Belirlemek için Görsel Yardımcılar, SHGM Yayınları, Kasım 2007
4. Havaalanı Hizmetleri El Kitabı, SHGM Yayınları, Kasım 2007
5. Havaalanları Master Planlama Esasları, SHGM Yayınları, Ocak 2008
6. Tehlikeli Maddelerin Havayolu ile Taşınması, SHGM Yayınları, Ocak 2008

EMY: Havaalanları Terminal Binası kitabında detaylı bir şekilde ele aldığınız İzmir Adnan Menderes, Antalya, İstanbul Atatürk, Muğla Dalaman, Ankara Esenboğa, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanları “bütçedışı” finansman yöntemi ile kamuya yük olmadan inşa edildiğini biliyoruz. Bu yöntemi anlatabilir misiniz? Avantajları, dezavantajları nelerdir?

CA: YİD modeli serbest piyasa ekonomisinin tam oluşmadığı ülkelerde özel girişimciyi cesaretlendirmek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemin temel amacı büyük sermaye gerektiren bazı hizmetleri özellikle sermaye kıtlığı çeken ülkeler açısından yabancı sermayeye açmaktır. Böylece bu yöntem yabancı sermayenin ülkeye girişinide teşvik etmektedir. Esasında bu modelin sihirli tarafı kamunun yapması gereken yatırımların ve yerine getirilmesi gerek hizmetlerin bu model vasıtasıyla bir sözleşme çerçevesinde özel sektör tarafından yapılması ve karşılığında belli bir süre, projeyi gerçekleştiren özel sektör tarafından kâr amaçlı işletilmesi ve süre sonunda kamu idaresine devredilmesi oluşturmaktadır. Modelden yararlanma konusunda esas olarak kamunun finansman sıkıntısı üzerinde durulmakla beraber kamu kuruluşlarının etkin işletememekte olduğu hizmetlerin özel sektör eliyle hizmet etkinliğinin artırılmasıda bir sebep olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda bu tür projelerin yatırım aşamasında olduğu gibi işletme aşamasındada özel sektörün ileri teknoloji getirmesi, etkin işletme ve yönetim anlayışıyla projenin üretim, hizmet etkinliğinin artırılmasıdır.

Örneğin ülkemizde yapılan havaalanları terminal binalarının yapımında bütçe sıkıntısından ziyade bu terminallerin en kısa ve en modern şekilde yapımının gerçekleştirilmesi YİD modelinin seçilmesindeki ana etkendir.

EMY: Kamu kaynakları ile yapılan havaalanlarının yapım aşamasının oldukça uzun sürdüğünü hatta bitmediğini görüyoruz. Bunlara örnek verebilir misiniz?

CA: 1996 yılında ihalesi gerçekleştirilip yapımına başlanan GAP Uluslararası Havaalanı’nın yapımı 2007 yılında bitirebildi. yine 1996 yılında yapımına başlanan Gaziantep Havaalanı Terminal binasının açılışı Mayıs 2006’da yapılabildi. Sanırım bu iki örnek yeterince çarpıcıdır. Antalya 2. Dış Hatlar Terminali 90.000 m² kapalı inşaat alanı, 150.000 m² açık inşaat alanı ve bir çok ek işi kapladığını ve yaklaşık 13 ayda bitirildiğini diğer taraftan Gaziantep Havaalanı Terminali’nin 17.000 m² olduğunu belirtmek gerekir.

EMY: Bütün bu yarışmaların elde edilmesinde yarışma yönteminin izlendiğini biliyoruz. Bildiğimiz kadarıyla bu yarışmaların bazıları çağrılı iken bazıları herkesin katılımına açık ulusal yarışmalardı. Bu şekilde bir ayrıma neden gidildi?

CA: Ulaştırma Bakanlığı DHMİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yarışmaların tamamı ulusal ve açık yarışmalar ile gerçekleştirildi. Bu yarışmalar sayesinde yüzlerce tasarım ortaya çıktı ve ülkemizde bu konuda çok önemli bir bilgi birikimi oluştu. Oluşan bu bilgi birikimiyle gerek mimarlarımız gerekse firmalarımız dünyanın bir çok yerinde teklifler sunmakta ve bazı önemli projelere imza atarak gurur kaynağımız olmaktadırlar. Ardı ardına açılan bu yarışmalar sonucu önemlidir ve önümüzdeki yıllarda bunun etkilerini daha da hissettirecek gelişmeler olacağını tahmin etmekteyim.

Sabiha Gökçen Havaalanı’nın yeni terminal binasının sınırlı yarışma ile elde edilmesi ise bu havaalanının mülk sahibi Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın bir tercihidir. Nihayetinde gerek yarışmaya çağrılan mimarlarımızın önemli eserler ortaya çıkaran ve havaalanları konusunda önemli deneyime sahip oldukları düşünüldüğünde, gerekse kazanan projenin övgüye değer bir tasarım olması sonucunuda belirtmek gerekir.

EMY: Bu 6 adet havaalanını tasarımları açısında karşılaştırdığımız zaman, sizin için artıları-eksileri nelerdi?

CA: Yapılan tüm terminal binaları kaydadeğer başarıya ulaşmışlardır. Her biri, verilen tasarım kararlarıyla özgündür ve başarılıdır. Emre Arolat-Bünyamin Derman’ın Dalaman Havaalanı’ndaki tasarımı ve seçilen malzemelerin özgünlüğünü, doğal iklimlendirme başarısını Dünya’da başka bir terminalde bulamazsınız. ESSA grubu tarafından tasarlanan Esenboğa İç ve Dış Hatlar Terminali’ndeki mekansal zenginlik, gün ışığından yararlanma çözümleri, böylesine büyük ölçekteki bir projedeki yakalanan orantılar oldukça etkileyicidir. Tekeli-Sisa Mimarlığın Antalya Dış Hatlar Terminalleri viyadüksüz çözümü, Akdeniz sıcağındaki ferahlatıcı mekanları ve akdeniz güneşi altındaki bembeyaz kütlesel duruşu ile şairane bir eserdir.

Havaalanı terminal binalarının Le Corbusier’in eleştirilen “house is a living machine” sözünü haklı çıkaracak biçimde “terminal is a living machine”e dönüştüğü günümüzde, barındıkları tüm teknolojik, mekanik, elektronik, elektro-güvenlik ve bilgi işlem üniteleri ile adeta kusursuz bir makine gibi işlemesi beklenen bu binalarda insan ölçeğinde mekanlar yaratmak ve bu karmaşık yapıdaki işlevlerin kusursuz işlemesini sağlarken diğer taraftan mimari endişeleri gözardı etmemek çok zor bir problemi yaratmaktadır. Fakat tüm terminallerimizde bu sorun başarıyla çözüldüğünü rahatlıkla söyleyebilirim.

EMY: Arkitera Mimarlık Merkezi olarak “Tüm Kamu Yapıları Yarışma ile Yapılsın” isminde bir kampanyamız var. Bu kampanya hakkında ne düşünüyorsunuz?

CA: Bu kampanyayı web sayfanızda izlemekteyim. Tüm kamu yapılarının yarışma ile yapılmasının önemli olduğunu düşünmekteyim. Gerek elde edilecek yapının bir çok alternatif arasında seçilme şansı, yüzlerce beynin aynı konu üzerinde üretme gayreti, gerekse üzerinde çalışılan konu üzerinde yüzlerce fikrin ortaya çıkması ve bilgi birikiminin olması açısından önemsemekteyim. Genç mimarlara yarattığı fırsatlarıda düşünüldüğünde, tüm etkenlerin ortaya nitelikli gerçek bir mimari eserin ortaya çıkmasını sağlayacağını düşünmekteyim.

Etiketler

Bir yanıt yazın