TAGO Mimarlık'ın kurucularından Gökhan Aktan Altuğ'u ofisinde ziyaret ederek, kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.
Gökhan Aktan Altuğ: Son zamanlarda Kağıthane’de bir alışveriş merkezi yapıyoruz, o yavaş yavaş yükselmeye başladı. Oldukça zor bir arazide yaptık, biraz zorlandık. Onun hemen karşısında başka bir grup için tasarladığımız, altında büyük bir yapı market ve üzerinde ofislerden oluşan bir proje var. Kurtköy’ün girişinde bir başka alışveriş merkezi projesi başlıyor.
Biliyorsunuz Kartal bölgesi şu anda oldukça hareketli. Orada başlayacağımız MESA Grubu’nun bir projesi, FER Yapı’nın iş merkezi projesi ve bir de rezidans projemiz devam ediyor. Tabii İstanbul dışında da işlerimiz devam ediyor. İzmir’de 1,000 konutluk bir projemiz başlayacak.
İstanbul – Kavacık’ta oldukça büyük bir alana yayılan Medipol Üniversitesi’nin kampüs projesi üzerinde çalışıyoruz. Kendi içerisinde kendi tıp fakültesi olan büyük bir yerleşke. Yine Medipol Grubu’yla anlaşmalı olarak devam ettiğimiz hastane projelerimiz devam ediyor.
Yurtdışında ise, Bağdat’ta 40 bin kişilik bir stadyum projemiz var. Cezayir’de devam eden, bir Türk yatırımcıya çalıştığımız, şantiyesi kurulan ve inşaatına başlanacak olan, rezidans, AVM ve ofis kompleksinden oluşan büyük bir projemiz daha var.
Henüz çalışma aşamasında olduğumuz, şu anda devam eden başka projelerimiz de var.
GAA: Aslında bizim hazırlandığımız bütün projeler davetli yarışma gibi. Özel sektörde yatırımcının açtığı davetli yarışmalar oluyor ve dolayısıyla aslında yarışmalara bir yerde katılmış oluyoruz ama ulusal ölçekte yarışmalara pek katılmadık. Bünyemizdeki bazı arkadaşlar bağımsız olarak katılıyorlar. Ancak uluslararası ölçekte bir yarışma için hazırlığımız var, yakında girmeyi düşünüyoruz.
GAA: Tasarımlarımızda bizim bir çizgimiz, estetik anlayışımız, tarzımız var ve genelde bunu olabildiği kadar projelerimize yansıtmaya çalışıyoruz. Öncelikle binanın fonksiyonel olması ve bunun da üçüncü boyutta yenilikçi bir çizgide tasarladığımız binalara dönüşmesi gerekiyor.
Tabii öncelikler konudan konuya, projeden projeye değişebiliyor. Bazen prestijli bir bina ise bunun üçüncü boyuttaki estetik kaygısı daha fazla olabiliyor, gerektiğinde oradan yola çıkıyoruz. Bazen fonksiyonellik öne çıkıyor, binanın aritmetiğinin doğru olması gerekiyor oradan yola çıkarak tasarlıyoruz. Bazen kentsel ölçekte de tasarımlar yapıyoruz. Projenin ölçeğine göre değişiyor diyebilirim.
GAA: Türkiye’de hızlı bilgiye ulaşmanın getirdiği sonuçlardan biri olarak, her şeyi çok hızlı tüketmeye başladık. Bir model araba çıkıyor, insanlar hemen arabalarını değiştiriyor. Mimarlıkta da öyle, hızlı bir tüketim var. Mimarlık biraz moda olmaya başladı. Kalıcı binalardan ziyade, “çarpıcı olsun hemen ilgi çeksin” düşüncesiyle, mimariye biraz güncel bakılıyor gibi geliyor bana. Şu anda kullanılan mimari dile bakarsak “pop tarzı” mimarinin hakim olduğunu görüyoruz. Bugün yapılan tasarımlarının çoğunun yurtdışındaki literatürle benzerliğini siz de fark edebiliyorsunuz. Zannediyorum böyle bir aşamadan geçmek gerekiyor. Bu diğer ülkelerde de yaşandı. Tabii hızlı proje üretmek gerekiyor, bunun doğal sonucu olduğunu düşünüyorum. Daha sonra daha özgün tasarımlar yapan mimarlar belki arkamızdan gelir, ancak ortamda şimdilik popüler mimari diyebileceğimiz bir dil hakim…
Gökhan Aktan Altuğ (Fotoğraflar: Uğur Ceylan)
GAA: Sürekli iş yaptığımız böyle birkaç grubumuz var. Bu bizi sevindiriyor haliyle. Çünkü bizden memnun kaldıkları, çözümlerimizi doğru buldukları anlamına geliyor. O yüzden bu ilişkilerin devam etmesinden biz de memnunuz. Kolay yanları var tabii, bazı şeyleri tekrar tekrar konuşmuyoruz. Her işverenin kendine göre bir bilgi birikimi var. Artık biz de onların ne istediğini, kime hitap ettiğini, nasıl kalitede olması gerektiğini bildiğimiz için, ikinci kez bunları konuşmak zorunda kalmıyoruz. Dolayısıyla proje üretim süreci daha hızlı oluyor. Bu konuda kritik bir nokta da, devamlı müşteri ile çalışınca kendimizi tekrar etme riski olabilir. Ama biz olabildiğince çok fazla tekrar eden bir dilde proje üretmemeye gayret ediyoruz.
GAA: Şu anda piyasadaki yoğunluktan kaynaklanan bir durum. Bugün kaç tane kültür merkezinden bahsedebilirsiniz ki? Çok fazla alternatif yok piyasada, ağırlıklı olarak konut üretiliyor. Ama bunun dışında biz ulaşım yapıları, kültür merkezleri, turizm yapıları, hastaneler de yapıyoruz. Demek ki bu yönde kendimizi çok fazla ifade etmedik ama bir çok konuda proje üretiyoruz. Tabii konutların daha çok reklamı yapıldığı için onları basın aracılığıyla daha sık duyuyorsunuz.
GAA: Tatsuya Bey’le hem dostlukla başlayan sonra iş hayatında devam eden 23 yıllık bir beraberliğimiz oldu. Bir şeyleri ortak yapmanın keyfine vardık, bunu çevremiz de gayet iyi bilir. Ortaklık konusunda iyi bir model olduğumuzu düşünüyorum. Fakat erken gelen bu ayrılık, biraz beni zorladı açıkçası. Eğer birimizden biri vefat veya başka bir durumda ayrılmak zorunda kalırsa, diğerimiz devam etmeyiz diye kendi aramızda konuşuyorduk. Ama bu olay biraz erken olunca, ben kaldığım yerden tek başıma devam edip birlikte karar verdiğimiz hedeflere tek başıma ulaşmaya çalışma kararı aldım. Bizim birbirimize verdiğimiz sözler vardı, belirlediğimiz birtakım hedeflerimiz vardı. Onlara ulaşacağız. Kendisi yurtiçinde ve yurtdışında oldukça iyi tanınan, çok değerli bir insandı. Onun yokluğunu bizler ve diğer dostları da yoğun bir şekilde hissediyoruz. Ama bu meslekte biliyorsunuz eserler kalıcıdır, neticede insanlar gidiyor ama eserleriyle anılıyorlar.
GAA: Teşekkürler…