“Yaklaş 2030 Programı, Birlikte Düşünebilme ve Hareket Edebilme Yetkinliğimizin Gelişmesi ile İlgili”

Özyeğin Üniversitesi Yaklaş 2030 öğrenim programı kurucularından Esra Gençtürk ve Özlem Bahadır ile programın yarattığı etki üzerine konuştuk.

Yaklaş 2030, neyi ifade ediyor?

EG: 2030, biliyorsunuz küresel ölçekte sıcaklık artışını 1,5 santigratta tutabilmek için kritik tarih, ancak UN SDSN Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’nın 2024 Raporu’na göre belirlenen hedeflerin sadece %16’sında ilerleme kaydetmiş durumdayız. Bu durum, geleceğe dair endişe veriyor ve literatüre “eko-anksiyete”, ‘ekolojik keder’ gibi yeni kavramların girmesine sebep oluyor.

Coart projesinin bir atölyesinde bir öğrencinin cevabı hepimizde sert bir etki yaratmıştı.

“Bir geleceğim olsun diye buradayım”

Ama yok oluşu konuşmak yerine yapılabilecekleri, yeni şekilleneni konuşmayı tercih ediyoruz. Çevre politikaları ve iklim değişikliği üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Ted Nordhaus, giderek artan felaket tellallığı yerine insanlara yeni bir dünyaya dair rüyanın anlatılmasını savunuyor. Bunun için de yenilikçi yolların, bu hiç yürünmemiş yolların yeni yöntemlerin bulunması-oluşturulması büyük önem taşıyor. yaklaş2030 birlikte araştırma & öğrenme programı, küresel sorunlar x bilim x sanat kesişiminde bu motivasyonla şekillendi.

Fotoğraflar: Esra Gençtürk

Programı özgün kılan nedir?

EG: 2018’de amacımız, bir 3. nesil üniversite olarak, birlikte düşünmeye imkan tanıyan bir ortam oluşturmaktı. geleceğin üniversitelerinden ise üniversite dışı paydaşlarla toplumsal dönüşümü ve sürdürülebilirliği sağlamak için birlikte yaratma (co-creation) felsefesi ile çalışmaları, yani çok aktörlü bir yenilikçilik anlayışının hem itici gücü hem de katalizörü olmaları bekleniyor.

Birlikte yaratmak, birlikte çalışmak geleceğin anahtar kavramları.

Disiplinler ötesi düşünmek ve çalışmak konusunda anlaşmış durumdayız ama nasılı konusunda hala kat edilecek çok yolumuz var. yaklaş, hepimiz için önemli şeyler yararına, başkalarıyla birlikte düşünebilme ve hareket edebilme yetkinliğimizin gelişmesi ile ilgili ve edinilen deneyim bu yüzden önemli.

ÖB: Farklılıkların yan yanalığı çağımızın konusu. 17. Venedik Mimarlık Bienali (2021) “Birlikte nasıl yaşayacağız” temasıyla gerçekleşti. 8. Çanakkale Bienali (2022) benzer şekilde “Birlikte nasıl çalışırız” sorusu etrafında şekillendi.

yaklaş atölyeleri, küresel sorunların çözüm sürecinde, farklılıkların yan yana gelebildiği, alışılmadık kesişimlerin alanı olarak dikkate değer bir ortam sunuyor. Farklılıkları yatayda kesen şey ise ortak bir tema etrafında bazen bir kolektif eser, bazen bir hikaye, bazense bir yürüyüş olabiliyor.

Küresel sorunlar hakkında bir şeyler okuduğumuzda herhangi bir eyleme geçmeme ihtimalimiz gayet yüksek. bir izleyici, ortak bir üretime katılımcı olduğunda, bir eser ile derin bir ilişki kurduğunda, bir konuyu bildiği kadar hissettiğinde, o bilgi onu eyleme geçmeye teşvik edebiliyor. Bunu hemen tüm yaklaş atölyelerinde gördük, yaşadık. Atölye katılımcılarının, öğrencilerin proje sonrasındaki ısrarlı ilgisi, konuyla ilgili grupların, hatta birimlerin kurulmasına, bazı derslerin içeriğinin yeniden düzenlenmesine vesile oldu-ki bu çalışmalarımızın en ümit verici tarafı.

Gerçek konuların yarattığı da olumlu bir etki var tabii, gerçek sorunlara, etki yaratabilen cevaplar üretme isteği gözle görülür bir fark yaratıyor.

Murat Germen, Özlem Bahadır, Okan Pala, Coart Atölyesi katılımcı öğrenciler

Program kapsamında ne gibi projeler gerçekleştirdiniz?

ÖB: Yaklaş’ın ilkinde 17 farklı bölümden 52 öğrenci, “Kanal İstanbul”, “mavi minibüs” vb. 11 atölyede birlikte çalıştılar ve çıktılarını gene kendilerinin hazırladığı bir yayında [B.ağ] bir araya getirdiler.

Aramızdaki mesafeleri azaltma gerekçesiyle başlayan süreç, bir sonraki projede, parçası olduğumuz mahalleye yaklaşarak devam etti. yaklaş_nişantepe projesiyle okulda eşitsizliklerin azaltılması teması altında geniş katılımlı bir diyalog ortamı oluştu.

Bu sürecin parçası olmak isteyenler, sorumluluk almaya, bir şey yapmaya çok istekli olanlar ve konfor alanının dışına çıkmak istemeyenler, herkes kendi penceresinden, bu kolektif diyalog sürecine katıldılar. Proje sonunda yanı başımızdaki dezavantajlılığa dair görmediğimiz, bilmediğimiz sokaklara dair bilgimiz oldu ve tabii bu bizler için gerek bir akademi mensubu olarak gerekse yurttaş olarak büyük bir sorumluluk yarattı.

Projenin devamı geldi mi?

EG: Proje sürecinde hukuk, psikoloji, mimarlık bölümleri başta olmak üzere çeşitli işbirlikleri doğdu. Selmin Cansu Demir, İbrahim Hakkı Acar, Nevşet Gül Çakmakçıoğlu başta olmak üzere çeşitli hocalarımız derslerinde çalışma alanı olarak Nişantepe’yi ele almaya, araştırmalarında çeşitli bulgular ortaya koymaya başladılar. 3 aylık yaklaş projesinin hemen ardından gene okuldaki paydaşların ilgisi ve talebiyle TGÇ_Nişantepe adı altında bir çalışma grubu oluştu ve bölgedeki çocuklarla bir araya gelerek NED Nişantepe eğitime destek projesi ve benzeri projeler gerçekleştirdiler.

Yoğun başvuru alan projelerden birinde bir öğrencimiz ‘verdiğimizden çok alıyoruz’ demişti. İki yönlü etki yaratan bu ve benzeri deneyimler ve geri dönüşler fazlasını yapabileceğimize inancımızı güçlendirdi ve çalışmalarımızı o yönde derinleştirmemizi sağladı.

Bir sonraki yaklaş projenizde sanata odaklanıyorsunuz sanırım

ÖB: Evet, araya giren pandemi süreciyle birlikte derinleşen sorunlar, artan küresel sorunlar ve dikkate değer bir ilerleme kaydedilemeyişi bizi daha farklı bir iletişim yöntemi arayışına yönlendirdi. Okulda zengin bir çağdaş sanat koleksiyonumuz var ve raporların, istatistiklerin yapamadığını sanatın yapabileceğinden hareketle koleksiyondan eserleri küresel sorunlarla eşleştirerek amacı bir diyalog ortamı oluşturmak ve işbirliklerinin doğması için elverişli bir zemin kurmak olan coart coact projesini gerçekleştirdik. Küresel sorunlarımızın çözümü için sanat ne yapabilir? sorusu etrafında çeşitli paneller, sohbetler ve sanatçısıyla çok disiplinli atölyeler gerçekleştirdik.

Sanatın hiç bir raporun, istatistiğin yapamadığını yapabilir bir tarafı var. kompleks sorunların altında yatan duyguları, çelişkileri görünür kılarak, insanların kalplerine, zihinlerine, hayal güçlerine dokunarak değişime elverişli ortam kurabiliyor. Sanat temelli diyalog başka diğer yöntemlerden farklı olarak, kişileri ilgili konuya daha ilgi çekici ve kişisel yerden dahil ediyor.

Katılan öğrencilerden ne gibi geri bildirimler aldınız?

ÖB: Katılımcılardan biri yaptığımız bir ankete “İç karartıcı olması beklenen eğitim çok faydalıydı” diye yazmıştı. Sanat ve yaratıcı çalışmalar, katılımcılar için sert konuların içinde kalmayı kolaylaştırıyor.

Hukuktan gastronomiye, mühendislikten psikolojiye farklı disiplinlerdeki öğrencilerin bir çoğu, bir şeyler üretirken çözümün parçası olduklarını hissettiklerini söylediler.

Farklı bakış açılarından öğrendiklerini söyleyen ve bundan memnun olan çok kişi oldu.

Bienal paralel etkinliği kapsamında lise öğrencileri seçkiyi ziyaret etmişti. Çorum’dan gelen bir öğrenci, seçkinin olduğu pavyona geldiğinde, “Çorum’da büyük problemlerin tartışılacağı bunun gibi ortak alanlar olmadığı için insanlar sadece günlük problemlerini çözmeye odaklanıyorlar,” demişti.

Birleştirici kent_çok disiplinli sanat atölyesi, Murat Germen

En son gerçekleştirdiğiniz Yaklaş 2030 projesi kampüsteki dereye odaklandı, Projeden beklentiniz neydi, bir değerlendirme yapabilir misiniz?

ÖB: Proje aracılığıyla çalışılması önemli araştırma alanları belirdi.

Kampüsteki dereden hareketle, Çekmeköy Bölgesi’nin su haritasının, bölgedeki kuru dere durumundaki akarsuları da içerecek şekilde çalışılması önemli. Bölgede ıslah çalışmaları devam eden akarsular olduğunu biliyoruz, yerel yönetim işbirliğiyle belki yeniden yabanlaştırma imkanlarına bakılabilir.

Proje kapsamındaki bir panelde, Kaan Özgün hoca, Bayrampaşa Lykos deresi örneğinde olduğu gibi geçmişle-bugünü çakıştırdığı araştırmasında hepimizin ufkunu açan çıkarımlarda bulunmuştu. Aslında tarihi yarımadada yapılan çalışmanın bir benzerinin Çekmeköy’de yapılmasının önemli çıktıları olabilir. Hızlı bir yapılaşma-dönüşüm sürecindeki bölgede yeni hassasiyetlerin belirmesi olası imar planlarına da etki edebilir, bunu çok isteriz.

Ayrıca kampüs özelinde yapılabilecek çalışmaları yeniden gündemimize getirdi bu proje. Bir derenin kenarında olduğumuzu, bunun sık gerçekleşmeyen özel bir durum olduğunu bir çoğumuz proje vesilesiyle fark etti. Ama bunun anlamını araştırarak bulmak zorundayız.

Öğrencilerdeki geri dönüşler nasıl?

ÖB: Öğrenciler, farklı medyaları (video, animasyon, bilgisayar oyunu, edebiyat, fotoğraf, dijital art, yerleştirme) kullanarak geliştirdikleri projelerinde en çok bir kayboluşa vurgu yaptılar.

Balık türlerinin, bitki türlerinin, derenin yarattığı canlılığın, duyusal zenginliğin kaybı çokça ele alındı. Bir öğrencimiz, “şehirde bir yere giderken akan, akmayan ne çok dere olduğunu fark ediyorum artık” demişti. Proje kapsamında Yasin Semiz’in “asfaltın altında dereler var” belgesel filmini izlemiştik, özellikle o belgeselden sonra İstanbul’da bir günde kim bilir kaç derenin üstünden geçiyoruz diye düşünmeyenimiz yoktur eminim.

Bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz? Gelecek projelerinizden söz eder misiniz?

EG: Programın ilk 6 senesi boyunca oluşan birikimi bir kitapla kayıt altına aldık, bunun gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutacağını umuyoruz. Kitabın tasarımını, programın katılımcı ve şeffaf anlayışını yansıtacak şekilde açık sırtlı yapmayı tercih ettik. Bu süreçte gerçekleştirilen dört ayrı proje, sırttaki farklı renklerle de takip edilebiliyor. Bu tasarım, ayrıca sonrasında eklenebilecek yeni projelere açılan alanı, ortak sorunlarımızı dert edinmiş bir grup insanın işe yaradığını gördüğümüz deneyimlerini bir yol haritası olarak ilgililerle paylaşarak, yeni çalışmaları, başlatılan bu birikime eklenmeye davet ediyor.

Yaklaş2030 deneyimler _haziran 2024

Şimdilerde, “yaklaş”tığımız konuların sonraki etaplarına geçmek üzere çalışıyoruz. Yapabileceklerimizi gördüğümüz, anlamlı etkiler yaratılabileceğini bizzat deneyimlediğimiz bu projeler bize devam etmek, ileri gitmek için fikir ve ilham verdi.

Özellikle dezavantajlı bölgelerde üniversite olarak yapabileceklerimiz, önceliklerimiz arasında.

Bölgedeki ihtiyaçlara yönelik bir şeyler yapma isteğimizi daha organize bir şekilde yapmamıza imkan tanıyan, geniş katılımlı bir ders başlattık.

Ders aracılığıyla, öğrencilerin üniversite ile toplum arasındaki bağlarını güçlendirebilecek etki amaçlı sosyal projelerde sorumluluk alabilmelerini sağlamak istiyoruz. gönüllü hizmet yoluyla bölgesel topluluklarda somut bir fark yaratmak mümkün çünkü.

Ortaöğretim seviyesindeki öğrencilerimizle, lisans öğrencilerimiz, öğretmenlerinin ve uzmanlarımızın yönlendiriciliğinde, ilgili sivil toplum kuruluşlarının rehberliğinde bir araya gelecek ve birlikte çeşitli kültürel ve bilimsel çalışmalar gerçekleştirecekler.

Projenin her bir paydaşı için faydalı ve keyifli olabilmesi için büyük bir heyecanla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Etiketler

Bir yanıt yazın