Yeşilin Saklı İz/Ler/İ: Bir İstanbul Okuması

Marmara Mimarlık Günleri'nin 17 Mayıs'taki konuğu Özgün Arın ile "Yeşilin Saklı İz/Ler/İ: Bir İstanbul Okuması" üzerine konuşulacak.

İstanbul tarihi ile bütünleşmiş değerler arasında, gündelik yaşam unsurlarından biri olan tarihi yeşil alanlar kentin geniş coğrafyasının her noktasında izini hissettiren yerlerdir. Bu alanlar arasındaki mesireler ise, arazi yapısı yönüyle özünde taşıdığı “çayır” kimlikleriyle var olmuştur. İnsan ve doğa etkileşiminin “tarihi yeşil alan” odağında ele alındığı noktada kente yönelik tanımlayıcı bir soru bu alanlara ışık tutulmasını kolaylaştırmaktadır. Kentin hızla değişen kamusal yaşam alanları ve toplumsal değişimin yarattığı farklı mekan kullanım tercihleri tarihsel bir süreç analizi anlayışı ile ele alındığında, “İstanbul’un 19. yy’dan 20. yy başına kadar fiziksel, sosyal ve siyasal olaylar ışığında mesire alanlarının dönüşümü nasıl olmuştur?” sorusu çerçevesinde kente odaklanmak çözümleyici yaklaşımlardan biri olmaktadır. İstanbul’da yaşayan her sınıfın gezinti başta olmak üzere diğer sosyal aktivitelerini gerçekleştirebildiği mesire alanlarının yeşil alan potansiyelleri esas alınarak, fiziksel durumları ve sosyal açıdan toplum yaşamına etkilerinin kentin Anadolu Yakası kıyılarında incelendiği araştırmada aynı zamanda bu alanların günümüzdeki durumları ortaya konulmaktadır. Siyasi, idari, toplumsal ve kültürel açıdan birçok kırılmanın yaşandığı 19. yy Batılılaşma sürecinde, kentlinin gündelik yaşamında bu dönemden önce yer edinen ve fiziksel anlamda sınırı olmayan doğal alanlar olarak özünde gezinti (teferrüc) amacı taşıyan mesireler de dönüşüme girmiştir. 20. yy başlarında Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Osmanlı etkisinin yerini alan modern yaşam unsurlarıyla yeni kamusal alanlarına kavuşan kentin mesireleri yüzyıl ortasına değin varlıklarını canlı tutabilmiş; bu yeni anlayış içinde düzenlenen parklar ise, mesirelerin tasarlanmış, sınırlı ve tanımlı yeşil alanlara dönüşen hali olarak günümüze ulaşmıştır. Tanzimat ile Erken Cumhuriyet Dönemi arasını kapsayan süreçte (1839-1938) 19. ve 20. yy dönemlerine ait tarihi haritalar, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi arşiv belgeleri, tarih yazıcıları, seyahatnameler, kente dair gravürler ve tarihi fotoğraf arşivlerinden yararlanılarak oluşturulan bir kurgu ile mesireler ve parklar üzerinden bir okuma yapılmaktadır. Araştırma sürecinin önemli bir safhasını oluşturan arazi çalışmaları ise, odak alanların günümüz durumlarını ortaya koymada birincil öneme sahiptir. Teorik ve saha çalışmaları sonucunda; eski mesire alanlarının büyük bir kısmının kentin koşulsuz biçimde yaşadığı yapılaşma faaliyetlerinin etkisiyle yok olduğu görülmektedir. Günümüze ulaşabilenler ise arazi bütünlüğünün büyük kısmını yitirmiş olmasına rağmen kamusallığını devam ettirmektedir. Yapılan araştırma sonucunda mesireler; “varlığını tamamen yitiren”, “varlığını kısmen koruyan” ve “günümüze ulaşmış olanlar” olmak üzere 3 temel sınıfa ayrılmıştır. Tarihi kimlikleri, korunan mimari eserleri ve bitkisel dokuları ile her birinde İstanbul’un izlerinin yer aldığı mesireler, kentin fiziksel büyüme süreci sonunda kentsel doku içinde tarihi yeşil alan karakterini koruyan miras alanlarına dönüşmüştür.

Etiketler

Bir yanıt yazın